Müzikte Tembellik Dönemi
Müzikte tembellik dönemi başladı. Her şey tek tıkla yapılabiliyor. Koskoca orkestra bir tuşa sığabiliyor. İnsanlar da dünyanın öbür ucundaki müziği kulağını hiç yakınlaştırmadan duyabiliyor. Peki bu iyi bir şey mi?
12/15/20255 min read


Kabul Edelim: Tembeliz!
Teknoloji gelişti, gelişmeye de devam ediyor ama bu gelişmeler bir yandan da insanları tembelleştiriyor.
Tabii ki tek tıkla bir sürü veriye ulaşmak, yemek sipariş etmek ve dünyanın öbür ucundaki müzikleri dinlemek inanılmaz bir olay.
Asıl mesele, bu “olayların” artık çok büyük bir "olay "olmaması. Sıfır enerji harcanarak gerçekleşmesi.
Küçükken (2010’lar) anam babam telesekreterlerle boğuşarak eve yemek söylerken aşırı heyecanlanırdım.
Pencerede kuryeyi beklerdim. Ve o yemeği yiyince de aşırı zevk alırdım.
Zaten çok da nadir söylerlerdi. Yalvar yakar ikna edebiliyordum. (Bu da önemli bir detay.) Erişebilirlik de zordu yani...
Şimdi ise yemeği uygulamadan 2-3 kutucuğu işaretleyerek söylüyorum. Kuryeye “kapıya bırak kardeşim” diye not yazıyorum.
Sıcak yenmesi gereken bir şey değilse bazen kapıda asılı unutuyorum. Yerken de ekstra bir zevk almıyorum. Herhangi bir şey gibi...
Müzik ve Tembellik
Şarkı dinlemek de artık böyle bir şeye dönüştü.
Önceden (ben daha yokum tabii…) plakçıya gitmek, orada istediğini ararken başka plaklara denk gelmek, eğer elektriklenme olursa o plağı da almak gibi alışkanlıklar varmış.
Günümüzde plağı alma aşaması bile çoğumuzun gözüne yorucu gözüküyor ama plakların derdi almakla da bitmiyor.
O plağı jelatininden çıkarmak, plak çalara koymak ve iğneyi dikkatlice yerleştirmek de ayrı bir uğraş.
Eğer plağınız albümse, sevdiğiniz şarkıyı tekrar dinleyebilmek de şimdiki kadar kolay değil. Onun için de uğraşmanız lazım.
Ayrıca plaklara neredeyse bir bebek gibi davranmanız gerek. Aman çizilmesin, kırılmasın vs. diye özen göstermeniz gerek.
Bu aşamalar şimdi çok yorucu gözükse de dinlenen müziği aşırı değerli bir konuma taşıyor.
Plaklardan önceki dönemdeki müzik zaten daha da üst seviyede.
Kayıt teknolojisi olmadığı için sadece canlı dinleyebiliyordunuz. Şimdiye göre düşününce kabus gibi.
Ama dediğim gibi, bütün bunlar müziğe değer verilmesini sağlıyordu.
Plaklardan sonra radyolar geliyor. Radyolar, plaklara göre daha az yorucu olsa da şimdiye göre yine yorucu.
İstediğiniz şarkıyı dinleyemiyorsunuz. Sevdiğiniz şarkıya denk gelince inanılmaz bir sevinçle doluyorsunuz.
Teknoloji bu “yorucu” gözüken ama değerli aşamaları ortadan kaldırdı ve her geçen gün daha fazlasını kaldırıyor.
Spotify artık komut girerek, yapay zekâ yardımıyla playlist hazırlatabileceğiniz bir özellik getiriyor.
İnsanlara kolayın da kolayını sunuyor.
Peki bu iyi bir şey mi?
Günümüzde uygulamalar sayesinde istediğimiz şarkıyı saniyeler içinde açıp dinleyebiliyoruz.
Şarkıyı kaçırırsak ya da çok seversek hemen bir tuşla başa sararabiliyoruz. Bıkana kadar dinleyebiliyoruz.
Bu durum, plaklardaki deneyimin tam aksine; şarkıyı açarken bir şey yaşamıyor, enerji harcamıyoruz.
Bu da bağ kuramamamıza ya da “şimdi olmazsa istediğim zaman dinlerim, zaten elimin altında” düşüncesini doğuruyor.
Böylece müziği değersizleştiriyoruz. Teknolojinin kolaylığı değersizlik yaratıyor. İnsanları tembelliğe itiyor.
Bu durum yeni şarkıları keşfetmede de kendini gösteriyor.
Tembellik ve Bağımsız Müzik
Başkası ya da algoritma tarafından hazırlanan playlistler daha çok dinleniyor.
Playlistlerin şirketler tarafından manipüle edilmesi bu yüzden etik dışı ve kritik bir öneme sahip.
Böyle olunca bağımsız bir müzisyenin keşfedilmesi için playliste girmek hayati öneme dönüşüyor. Playlistler bu açıdan çok önemli.
Kaç kişi sosyal medyada gördüğü şarkı reklamına tıklayıp uygulamaya giderek dinliyor?
Eğer müzikle ilgilenen ve reklam veren biriyseniz bu sayının çok az olduğunu biliyorsunuzdur.
İnsanlar daha uygulamalar arasında geçiş yapmaya, adınızı/şarkınızı arama çubuğuna yazmaya üşeniyor. Bu bir gerçek.
Üniversitede psikoloji dersinde bir hocam insanları koyuna benzetmişti. Koyunlara suyu göstermenin yetmeyeceğini, onların başını suya eğmeniz ve sonrasında da suyu içirmeniz gerektiğini söylemişti.
Artık insanlar her konuda o kadar tembel ve teknoloji sayesinde o konfor alanından çıkmıyor ki yeni bir alışkanlık kazandırmak için büyük bütçelere ve sürekli tekrar eden ikna yaklaşımlarına ihtiyaç duyuluyor.
Bağımsız müzik dinlemeyi de artık bir alışkanlık hâline getirmemiz lazım. İnsanların çoğunluğu ana akımın etkisinde ve teknoloji de ana akımın yanında.
Teknolojinin getirdiği tembellik bağımsız müziği kötü etkiliyor. Teknolojiye karşı değilim bu arada.
Örneğin bağımsız müzisyenlerin abonelik sistemleri açması gerektiğini düşünüyorum. Bu abonelik sistemlerine abone kazanmak için de kol kola girip bir “bağımsız müzik algısı” yaratılması gerektiğini savunuyorum.
Havalı olan şeyleri medya belirliyor. İnsanlar havalı gördükleri yabancı gruplara on binlerce TL harcıyor. Neden evinin dibindeki müzisyene ayda bir 100 TL’yi çok görsün ki?
Doğru bir halkla ilişkiler çalışmasıyla bu algı insanlara kabul ettirilebilir bence. Tabii bu bir anda olacak bir şey değil.
Burada içerik üreticileri, müzisyenler ve bağımsız dağıtım şirketlerinin de bir bütün hâlinde aktif rol alması gerekiyor.
İnsanları o konfor alanından çıkarıp yeni müzisyenler keşfetmeye, konserlere gitmeye, sanatçıların merch’lerini almaya ve eskisi gibi albümlere para ödemeye yönlendirmek gerekiyor.
Tabii ana akımın sermayesine karşı direnmek kolay değil. Hatta imkânsıza yakın ama ana akımdan ne kadar kişiyi kurtarabilirsek o kadar iyi diye düşünüyorum.
Ayrıca bu tüketim alışkanlığı bence neoliberalizmin bir çıktısı. İnsanlar durduk yere bu hale gelmedi. Kolaylık, hızlı tüketim, zayıf bağlar ve anlık zevkler... hepsi günümüzde yaşadığımız dünyanın bir yansıması.
İnsanların bu tüketim tarzına karşı uyanması zaten başka değişimlere de yol açar ama çok zor gibi...
Kablolu kulaklıklar tekrar nasıl ünlendiyse bağımsız müzik de kendine bir alan açabilir.
Yoksa bu tembellik her geçen gün güçlenecek, sektör tekelleşecek ve bağımsız müziğin sonunu getirecek.
Tembel müzikler her yeri saracak…
Yapay zeka sayesinde müzik yapmanın kolaylaşması da ayrı bir konu. Bu yazıda dinleyicinin üşengeçliğinden bahsettim ama ileride de sanatçıların üşengeçliğine değinmemiz gerekecek.
Bu yazıya benzer olarak acı çekmemek için yaptığımız ve aslında tembelliğin temelinde acı olduğunu anlatmaya çalıştığım yazıma buradan ulaşabilirsiniz.